Universal Patient Rights Association Logo

ÜYELİK

ŞİKAYETİM VAR

BİZE ULAŞIN

[vc_row][vc_column][vc_column_text]Son bir yıldır dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 salgını büyüyerek devam ederken, sağlık
sistemleri üzerindeki yük de giderek artıyor.
Ülkemizde son haftalarda yaşanan korkutucu artış ve bu artışa karşı alınması gereken önlemlerin
organizasyon ve yönetim zaafiyeti nedeniyle gecikmesi, uzmanlara göre kaçınılmaz olarak içinde
bulunduğumuz durumun daha da kötüleşmesine neden olabilir. Bu nedenle salgının en başından beri
yaptığımız çeşitli uyarıları sürdürmek ve yenilerini eklemek topluma karşı sorumluluğumuzdur.

Adaletsizlik duygusu toplumun kurallara uymasını zorlaştırır

Bir sağlık krizi olan Covid-19 salgını haliyle birçok krizi de tetiklemiş, var olan birçok sorunu da elbet
derinleştirmiştir. Ancak, tüm insanlığın ortak faydasına olacak asgari müşterekler ve bunları düzenleyen
yasalar böylesi zamanlarda daha da önem kazanır ve hak temelli çözümler ve kararlarla krizler aşılabilir.
Anayasamızda da yer alan eşitlik hakkı ve sağlık hakkı da uygulamada eksiksiz yerine getirilmelidir ki
toplumda hali hazırda kırılgan olan adalet duygusu ortadan kalkmasın. Çünkü bu kriz ancak toplumun
tüm kesimleri birbiriyle uyum içerisinde hareket ederse aşılabilir. Yapılması gerekenler de hukuki
düzenle belirlenmiştir. Buna göre, koruyucu önlemlerin alınması hakkı kapsamında toplumun aşılanması
bilimsel yöntemlerle belirlenerek, eşitlik ve adalet ilkeleri duğrultusunda gerçekleştirmelidir. Üzülerek
gördük ki, şimdiye kadar risk grubunda olmadığı halde hukuksuz bir şekilde aşılananlar olduğu ortaya
çıkarken, gerek yaşı, gerekse de kronik rahatsızlığı nedeniyle yüksek risk grubunda olan vatandaşlar
tedirginlik içerisinde sıra beklemektedir. Bu vahim hak ihlali toplumdaki güvensizliği körüklemektedir.

Tedaviye erişim hakkı hiçbir şekilde geciktirilmemelidir

Öte yandan salgının başından beri karantina hastanesi oluşturulamaması ve kronik hastalığı olan birçok
vatandaşın hizmet aldığı Dr.Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nin karantina hastanesine dönüşmesi sonucu
yaşanan mağduriyetler henüz sona ermemiştir. Salgın hızının artmasıyla da yönetenlerin etkin bir
mücadele planını devreye sokmamaları, bu hastaların ve bu hastalara hizmet vermek isteyen sağlık
çalışanlarının durumunu daha da belirsiz hale sokmaktadır. Gecikmiş ve bilimsellikten uzak olarak alınan
her yanlış karar da bu vahim hak ihlallerini derinleştirecek ve Covid-19 için de risk gubunda olan yüzlerce
Covid-19 dışı hasta sağlık ve yaşam haklarının gasbıyla karşı karşıya bırakılacaktır.

Hasta hakları yanında hasta sorumlulukları da unutulmamalıdır

Bir sağlık krizinin doğru yönetilmesi elbette öncelikle karar alıcıların yasal ödevidir ve toplumun tüm
kesimleri tarafından hesap verebilirliğe zorlanmalıdır. Ancak, haklar yanında, vatandaşların da
sorumluluklarını yerine getirmesi elzemdir. Toplumsal adalet sağlanamadığı ve güvenin zedelendiği
hallerde, vatandaşların kurallara uyum içerisinde riayet etmesi de tehlikeye girer.

Etkin ve adil aşılama için tüm kaynaklar seferber edilmelidir

Salgında gelinen aşamada tüm bilimsel görüşler etkin ve yaygın aşılamanın mücadelede tek çözüm
olduğunu yönündedir. Gerek uluslarası gerekse de yerel ölçekte adil ve yaygın aşılamamanın sağlanması
için tüm kaynaklar seferber edilmeli, toplumlar bu yönde talepkar olmalıdır. Ülkemizde de etkin, adil ve
yaygın bir aşı programı için, tüm kaynakların seferber edilmesi ve siyasi iradenin de bu sorumluluk
bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.
Gerek aşı konusunda, gerekse de tedaviye erişim ve güvenlik haklarının gözetilebilmesi için atılacak tüm
adımlar bilimsel ve yasal çerçeve içinde olması, toplumdaki adalet duygusunu zedelemeden,
vatandaşların da sorumluluklarını bilerek hareket etmesine yardımcı olacaktır. Aksi halde, bilimsel ve
yasal dayanağı olmadan ve tutarlı ve kararlı adımlarla gidilmeyen bir kriz yönetimi krizin derinleşmesine
neden olacak ve alınan toplumsal hasar derinleşecektir.
Bu hasar sadece fiziksel sağlığı değil, psikolojik sağlığı da etkileyecek ve dolayısıyla ekonomik kayıplar
daha da artacaktır.Aksi halde kriz derinleşecek ve toplumsal olarak sonuçları çok ağır hasarlar oluşması
kaçınılmaz olacaktır.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]